Etiket: tasarruf

Miras Hukuku

Miras Eşin Saklı Payı

Miras eşin saklı payı; bir kimsenin karşılık almaksızın kendi malvarlığı hak ve alacaklarından, diğer bir kimse yararına temin ettiği hukuki işlemlere kazandırma, ( tasarruf ) denir. Hukuki bir işlemin kazandırma, bağış sayılabilmesi için tamamen karşılıksız olması da koşul değildir.

Miras bırakanın yapmış olduğu kazandırma veya kazandırmalara karşılık lehine kazandırma yapılan kimse de bir karşılık vermiş, bir edimde bulunmuş olabilir. Bu halde de karşılıklı edimlerin bedelleri arasında önemli bir fark bulunuyor ve bu farkın kazandırma amacıyla yapıldığı açıksa, gerçek karşılıkla olan farklılık da karşılıksız kazandırma sayılır. Buna karma kazandırma da denilir.

Miras bırakan tasarruf edilebilir kısmı aşan karşılıksız veya karma kazandırmalarını ölüme bağlı kazandırma, sağlar arası kazandırma veya kazandırmalar şeklinde yapabilir.

Tasarruf özgürlüğü TMK 5005-513 hükümleriyle düzenlenmişken, tasarruf edilebilir kısım ise TMK 505-509 arasındaki kanun maddelerinde düzenlenmiştir.

Miras bırakanın kanunun gösterdiği sınırlar içinde tereke üzerinde serbest olarak tasarruf etmesi tasarruf özgürlüğünü ifade eder. Mirasta tasarruf edilebilir kısım ise TMK 505 hükmüyle düzenlenmiştir:

MADDE 505.- (Değişik 1. fıkra: 5650 – 4.5.2007 / m.1) Mirasçı olarak alt soyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. 
Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.

Kan hısımlığından doğan yasal mirasçıların miras paylarının belirli kısmı üzerinde miras bırakanın iradesi ile bertaraf edilemeyen bir hak tanınmıştır. Miras bırakanın tasarruf edemediği bu kısma saklı pay adı verilir. Kanunun öngördüğü istisnalar dışında miras bırakanın iradesi ile bertaraf edilemeyen hakka saklı pay denilmektedir.

Saklı paylı mirasçının hakkı

Saklı paylı mirasçının hakkı, miras bırakanın iradesinden bağımsız olarak güçlendirilmiş olup, miras bırakanın bu hak üzerinde tasarrufta bulunması yasaklanmıştır.

Miras hukukunda yukarıda belirtilen TMK 505. maddeye göre mirasçı olarak alt soyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının ancak saklı paylar dışında kalan kısmı üzerinde ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.

Eşin saklı payı, sağ kalan eş için birlikte mirasçı oldukları kişilere göre değişmektedir:

Mirasta eşin saklı payı, alt soy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamıdır. Yani sağ kalan eş bu durumda, payına düşmesi lazım gelen tüm mirası alır. Miras bırakanın, sağ kalan eşin saklı payına tecavüz eden ölüme bağlı tasarruf geçerli değildir.

Miras eşin saklı payı, sağ kalan eş için alt soy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı iken diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçüdür.

Karaçanta Avukatlık ve Hukuk Bürosu – izmir avukat

Miras hukuku, ağırlıklı olarak çalışma alanlarımız arasındadır. İzmir’de miras davalarına baktığımız ve edindiğimiz tecrübeyi güncel hukuki mevzuatla birleştirerek miras statünüzün / haklarınızın belirlenmesi ile miras davası sırasında en iyi şekilde temsil edilmeniz hususunda gerekli hukuki desteği vermekteyiz. izmir miras avukatı arayışınızda, miras hukuku ile ilgili olarak, internet sitemiz ve avukat@karacanta.av.tr e-posta adreslerimiz üzerinden avukatlarımıza soru yöneltebilir, miras süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile miras davası ücret ve masrafları konusunda ücretsiz ön bilgi alabilirsiniz. “miras eşin saklı payı” konusunda hukuki destek almak ve avukat arayışlarınızda bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Miras Hukuku

Mirasta Mal Paylaşımı ve Mirasçılık

Yasal Mirasçılık Nedir?

Mirasta mal paylaşımı bakımından iki çeşit mirasçı vardır bunlar yasal mirasçı ve atanmış mirasçıdır.

  • Yasal mirasçılar kanundan doğan mirasçılardır. Yasal mirasçıların üzerinde miras bırakanın tasarruf yetkisi yoktur. Diğer adıyla kanuni mirasçılık Medini Kanunun 495-501 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanun yasal mirasçıları miras bırakanın üst soyu ,alt soyu , evlatlık ve eş olarak saymıştır.
  • Atanmış mirasçı, miras bırakanın kendi özgür iradesiyle mirasının bir kısmını veya tamamını belirli bir kişiye bırakmasıyla mirasçı olan kişidir.

Murisin ölümü halinde mal paylaşımı, özellikle son yıllarda çok sayıda karşılaşılan mirastan mal kaçırma davaları nedeniyle karmaşık hukuki sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Mirasta Mal Paylaşımı ve Derece (Zümre) Sistemi

Medeni Kanunu mirasta zümre sistemini benimsemiştir. Yasal mirasçı olmanın temelini zümre sistemi (derece sistemi) oluşturmaktadır. Medeni kanuna göre yasal mirasçılık ancak üçüncü dereceye kadar sirayet eder. derece sistemini kısaca anlatacak olursak; 1. derecede miras bırakanın çocukları ve torunları ayrıca belirtmek gerekir ki evlatlık ve evlatlığın çocuğu da 1.derece mirasçıdır. 2.derece miras bırakanın anne ve babasıdır eğer anne ve baba hayatta değilse anne ve babanın çocukları mirasçıdır. 3.derece miras bırakanın amca, dayı, hala ve teyzesinden oluşur. Dikkat edilmesi gereken 3.dereceden sonraki kan hısımları yasal mirasçı değildir yani amca çocukları, dayı çocukları yani kuzenler yasal mirasçı değildir.

  • Bir önceki derecede (zümrede) mirasçı olması bir sonraki zümrenin mirasçı olmasını engeller. Örneğin, 1. derecede kanuni mirasçılık hakkına sahip altsoy (çocuklar) varsa, 2. Derecede kanuni mirasçılık hakkına sahip olan miras bırakanın anne-babası miras hakkına sahip olamaz.
  • Zümre içinde ön sıradaki mirasçı, bir alt sıradaki mirasçının mirasçılığını engeller.
  • Zümre başları ve kök başları hayatta ise altsoyları mirasçı olamaz.

Mirasta Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Derece sistemi nedeniyle mal paylaşımına birinci dereceden başlanır. Birinci derece mirasçılar yoksa sırasıyla ikinci ve üçüncü derece mirasçılar arasında paylaşım yapılır. Miras bırakanın eşi zümre mirasçısı değildir her dereceyle birlikte belli oranlarda miras hakkına sahiptir. Medeni hukuk sisteminde üç tane zümre kabul edilmiştir. Üç dereceli zümre sistemi şu şekildedir:

Birinci Derece (Zümre) Yasal Mirasçılar

Miras bırakanın ölümü üzerine birinci derece (zümre) mirasçıları onun altsoyudur. Altsoy, miras bırakanın çocukları, torunları ve bunlardan doğanların tamamını kapsar. Murisin çocukları zümre başı olarak kabul edilir. Çocuklar eşit şekilde mirasçılık hakkına sahiptir. Çocukların miras bırakandan önce ölmüş olması halinde ölen çocuğun miras payı aynı şekilde halefiyet yoluyla kendi mirasçılarına geçer.

İkinci Derece (Zümre) Mirasçılar

Murisin ölümü üzerine ikinci derecede (zümrede) miras hakkına sahip olan mirasçılar, miras bırakanın (murisin) ana ve babasıdır. Anne-babanın mirasçı olabilmesi için ilk derecede hiç mirasçı kalmamış olması gerekir. İkinci derecede mirasçı olan ana ve baba eşit miras paylarına sahiptir. Eğer miras bırakanın ana ve babası kendisinden önce ölmüş ise bu durumda bunların altsoyları halefiyet yoluyla mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Yani aslında burada miras bırakanın kardeşleri mirasçı konumuna geçecektir. Eğer anne veya baba tarafının herhangi birinde hiç mirasçı yok ise bütün miras diğer tarafa kalacaktır. Örneğin; miras bırakan (muris) A’nın annesi B ve babası C hayatta ise bu durumda miras payları eşit olacaktır. Ancak, baba C, miras bırakan A’dan önce ölmüş ise bu durumda C’nin mirasçıları var ise miras onlara geçecek, eğer mirasçısı yok ise kendi miras payı da B’nin olacaktır.

Üçüncü Derece (Zümre) Mirasçılar

Murisin ölümü üzerine üçüncü derece (zümre) mirasçılar murisin büyükanne ve büyükbabasıdır. Ancak bunların mirasçı olabilmeleri için birinci derecede (zümrede) ve ikinci derecede (zümrede) mirasçı olmaması, yani miras bırakanın altsoyunun, ana ve babası ile onların alt soyunun miras bırakandan önce ölmüş olması gerekir.

Miras bırakanın (murisin) kendisinden önce ölmüş olan büyükanne ve büyükbabasının yerlerini halefiyet yoluyla kendi altsoy mirasçıları alacaktır. Yani, büyükanne veya büyükbaba miras bırakandan önce ölmüş ise bunların altsoyu olan çocukları; miras bırakanın amca, hala, teyze ve dayıları ile onların altsoyları mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Ancak burada miras bırakanın eşi sağ ise ve zümre başlarının tümü ölmüş ise (büyükbaba ve büyükanne ölmüşse), sadece zümre başlarının çocukları, yani miras bırakanın amca, hala, dayı ve teyzesi mirasçı olabilirler. Hala, dayı, amca ve teyzenin ölmüş olması ve miras bırakanın eşinin varlığı bunların altsoylarının mirasçılığını engeller. Yani, bu durumda sağ kalan eş tek başına mirasçı olur.

Mirasta Mal Paylaşımında Zümre Başı (Derece Başı) Nedir?

Zümre başı, mirasta mal paylaşımı esnasında her zümrede ilk sırada miras hakkına sahip kişidir. Zümre başı yaşıyorsa onun altsoyu miras hakkına sahip değildir. Birinci derece mirasçıların zümre başı, murisin (miras bırakan) çocuklarıdır. İkinci derece mirasçıların zümre başı miras bırakanın anne babasıdır. Üçüncü derece mirasçıların zümre başı ise büyükanne ve büyükbabadır.

Evlilik Dışı Çocukların Yasal Mirasçılığı

Evlilik dışında doğan çocukların baba yönünden mirasçı olabilmeleri için; soybağının tanıma ya da hakim kararı ile kurulması gerekir. Soybağının kurulması halinde, evlilik dışı çocuklar baba yönünden tıpkı evlilik içi hısımlar gibi miras payı alırlar; aksi halde mirasta mal paylaşımı sırasında hak sahibi olamazlar (MK m. 498).

Evlatlık ve Altsoyunun Kanuni Mirasçılığı

Medeni Kanun’da kan hısımlığı esasına dayalı olarak; düzenlenen zümre mirasçılığı sisteminin tek istisnası evlatlık ve evlatlığın altsoyudur. Medeni kanuna göre evlatlık ve altsoyu, onu evlat edinen kişiye kan hısmı gibi mirasçı olurlar. Aynı zamanda evlatlığın gerçek ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Yani evlatlık ve altsoyu miras bırakanın kendi altsoyu ile aynı haklara sahip olur (MK m. 500). Evlatlık ve altsoyunun mirasçılığının bazı özelliklerine değinmekte fayda vardır.

Evlatlığın mirasçılığı miras bırakan bakımından tek yönlüdür. Yani evlatlık sadece evlat edine mirasçıdır. Bununla birlikte evlatlık alan evlat edinilene mirasçı olamaz. Ayrıca evlat edinen gerçek ailesi bakımından miras hakkı saklıdır. Kısaca evlatlık ve altsoyu miras bırakanın kendi altsoyu ile aynı haklara sahip olur (MK m. 500).

  • Evlatlık, hem kendisini evlat edinen kişilerin mirasçısıdır hem de kan bağına sahip olduğu ailesinin mirasçısıdır. Yani, mirasta mal paylaşımı sırasında evlatlık ve altsoyu; hem kendi ailesinden hem de evlat edinenden miras alırlar ( MK m. 500).
  • Evlatlık ve altsoyu sadece evlat edinene mirasçı olurlar; yani evlat edinenin hısımlarına mirasçı olamazlar (MK m.500).
  • Evlat edinen ile evlatlık ve onun altsoyu arasındaki mirasçılık tek yönlüdür; evlatlık ve onun altsoyu evlat edinene mirasçı olurken, evlat edinen ve hısımları evlatlığın mirasçısı olamaz. Buradaki mirasçılık yasal mirasçılıktır.

Eşin Mirasçılık Hakkı ve Mirasta Mal Paylaşımı

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki eş herhangi bir zümre mirasçısı değildir. Sağ kalan eş hangi derecenin (zümrenin) mirasçılık hakkı var ise, o zümreyle birlikte mirasçı olur. İlk iki derecede (zümrede) hiç mirasçı yoksa ve üçüncü zümrede de zümre başları ile onların çocukları miras bırakandan önce ölmüş ise eş tek başına mirasçı olacak ve devletin mirasçılığını engelleyecektir. Eşin bu tek başına mirasçılığından kasıt onun yasal mirasçılığıdır. Aksi halde atanmış mirasçı var ise eş bunlarla beraber mirasçı olacaktır. Şimdi eşin miras paylarının zümreler ile beraber örneklerle açıklayalım.

Eşin Tek Başına Miras Hakkına Sahip Olduğu Haller

Birinci ve ikinci zümrede hiç mirasçı yoksa, üçüncü zümrede de zümre başları ve onların çocukları hayatta değilseler, eş tek başına mirasçı olacaktır (MK m. 499). Yani, üçüncü derecede eş sadece büyükana ve büyükbaba ve amca, dayı, hala, teyzeleri ile birlikte mirasçı olabilir. Eğer bunlardan herhangi biri yoksa, eş tek başına kanuni mirasçı olacaktır. Yani üçüncü derecede miras bunların da çocuklarına geçemeyecektir. Eşin varlığı bunların altsoyunun mirasçılığına engel olmaktadır.

Kısaca ilk iki zümrede hiç mirasçı yoksa ve üçüncü zümrede de; zümre başları ile onların çocukları miras bırakandan önce ölmüş ise eş tek başına mirasçı olur. Burada eşin varlığı devletin de mirasçılığına engel olmaktadır.

Eşin Mirasçılığının Bazı Özellikleri

  • Boşanma davasının kesinleşmesi ile artık eşler birbirine mirasçı olamazlar (MK m181). Burada eşlerin birbirleri lehine yaptığı ölüme bağlı tasarruflar da kendiliğinden ortadan kalkar. Ancak bunun aksi kararlaştırılabilir. Boşanma davası devam ederken davacı eşin ölmesi halinde davaya mirasçılardan birinin devam ederek; davalının kusurunu ispat etmesi halinde artık sağ kalan eş, artık ölen eşe mirasçı olamaz ve lehine yapılan ölüme bağlı tasarruflarla bir hak talep edemez. Aksi halde evlilik ölümle sonuçlanmış olur ve sağ kalan eşin mirasçılığı devam eder (MK m. 181/II).
  • Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak mirasçıların açılmış olan davaya devam etmeleri mümkündür. Dava sonucunda evlenme sırasında iyi niyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamaz ve daha önce lehine yapılmış ölüme bağlı tasarruflardan kaynaklı hakları kaybeder (MK .159).

Karaçanta Avukatlık ve Hukuk Danışmanlık – izmir avukat

Miras hukuku, ağırlıklı olarak çalışma alanlarımız arasındadır. İzmir’de miras davalarına baktığımız ve edindiğimiz tecrübeyi güncel hukuki mevzuatla birleştirerek miras statünüzün / haklarınızın belirlenmesi ile miras davası sırasında en iyi şekilde temsil edilmeniz hususunda gerekli hukuki desteği vermekteyiz. izmir miras avukatı arayışınızda, miras hukuku ile ilgili olarak, internet sitemiz ve avukat@karacanta.av.tr e-posta adreslerimiz üzerinden avukatlarımıza soru yöneltebilir, miras süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile miras davası ücret ve masrafları konusunda ücretsiz ön bilgi alabilirsiniz. “miras mal paylaşımı” konusunda hukuki destek almak ve avukat arayışlarınızda bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Miras Hukuku

Vasiyetname

Vasiyetname Hazırlama

Vasiyetname, tek taraflı ölüme bağlı tasarruf işlemidir. Türk Medeni Kanununda üç tür vasiyetname düzenlenmiştir ve sınırlı sayıda sayılmıştır. Kanunda düzenlenen vasiyetname türleri dışında başka bir vasiyetname düzenlenemez.

1-) Resmi Şekilde Vasiyetname Hazırlama

Resmi memur tarafından düzenlenir. Sulh hakimi, resmi memur, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilen diğer bir görevlilerdir(Ör: Konsoloslar) (TMK 532). Resmi vasiyetname için iki tane tanık gereklidir. Resmi vasiyette memur ve tanık olamak için;

  • fiil ehliyetine sahip olmak,
  • bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklı olmamak,
  • okuryazar olmak,
  • miras bırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşlerinden olmamak gereklidir.

Medeni Kanun, okuma yazma bilenler ile okuma yazma bilmeyenler ile görme engelliler için iki ayrı vasiyetname şekli öngörmüştür.

Birinci durumda; tanıklar vasiyetin içeriğini bilmezler. Tanıklar dışarıya çıkar ve vasiyetçi son arzularını resmi memura beyan eder. Hazırlanan vasiyet önce mirasbırakan tarafından imza edilir, sonra noter tarafından imza edilir. Daha sonra tanıklar içeri girer ve vasiyetçi son arzularını tanıkların huzurunda içinden okur ve en son olarak tanıklar, vasiyetnamenin altına, vasiyetçinin beyanı huzurlarında yaptığını ve onun ölüme bağlı tasarruf yapmaya ehil gördüklerini şerh verip, el yazısıyla imzalar.

İkinci durum; ise tanıkların huzurunda vasiyetçi son arzularını beyan eder ve bu arzular yazılı hale getirilir. Vasiyetçinin okuma yazma bilmemesi veya görme engelli olması halinde tanıkların vasiyetin içeriğini bilmemesi gibi bir ihtimal söz konusu olamaz. Tanıkların bulunması zorunluluktur, noter tanıkların önünde vasiyetnameyi yüksek sesle okur, bu husus geçerlilik şartıdır.

Resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.

Resmi vasiyetnameyi düzenleyen memur, vasiyetnamenin aslını saklamakla yükümlüdür.

2-) El Yazılı Vasiyetname

El yazılı vasiyetname, mirasbırakanın baştan sona kendi el yazısıyla yazarak tarih koyduğu ve altını imzaladığı vasiyetname türüdür. Bu şartlar geçerlilik şartları olup, birisinin dahi olmaması halinde el yazılı vasiyetnamenin iptal sebebidir . Saklamak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hakimine veya yetkili memura bırakılması isteğe bağlıdır. Resmi vasiyetnamedeki gibi zorunluluk yoktur (TMK 538). Vasiyetnameye sonradan ekler yapılacaksa yeni bir vasiyetname hazırlanıyormuş gibi bütün şekil şartlarına uyulması gerekir.

3-) Sözlü Vasiyetname

Mirasbırakanın olağanüstü bir halin varlığı sebebiyle diğer iki vasiyet türünden birini yapamaması halinde meydana gelir. Bu olağanüstü haller ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, savaş vb. hallerdir.

Bunun için mirasbırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler (TMK539).

Buradaki tanıklar, okuryazar olma harici resmi vasiyetnamede tanıklık için gereken şartlara sahip olmalıdır. Bu iki tanığın bu durumdan kurtulur kurtulmaz; derhal sulh hakimine gitmesi ve bu arzuların yazılı hale gelmesini sağlamaları gerekir. Derhal hareket etmelerinin nedeni, yasal veya iradi mirasçılarla irtibata geçmek suretiyle vasiyetin içeriğinin zedelenmesinin ve vasiyetin içeriğini unutmalarının önüne geçmektir.

Mirasbırakan bu olağanüstü durumdan kurtulmasından itibaren; bir ay içinde diğer vasiyet yollarına müracaat etmemesi halinde sözlü vasiyet hükümden düşer.

Vasiyetin Ortadan Kalkması

Vasiyet tek taraflı bir hukuki işlemdir. Mirasbırakan her zaman açık veya örtülü olarak vasiyetten dönme hakkı vardır. Vasiyetten dönme vasiyetin tamamı veya bir kısmı üzerinde olur. Örneğin, mirasbırakanın başka bir vasiyet yapması; sağlar arası bir tasarrufla tereke konusu malı elden çıkarması vasiyetten dönmeye örnektir. Yine vasiyettin yok olması da, hükümden düşmesine yol açar.

Karaçanta Avukatlık ve Hukuk Bürosu – izmir avukat

Miras hukuku, ağırlıklı olarak çalışma alanlarımız arasındadır. İzmir’de miras davalarına baktığımız ve edindiğimiz tecrübeyi güncel hukuki mevzuatla birleştirerek miras statünüzün / haklarınızın belirlenmesi ile miras davası sırasında en iyi şekilde temsil edilmeniz hususunda gerekli hukuki desteği vermekteyiz. izmir miras avukatı arayışınızda, miras hukuku ile ilgili olarak, internet sitemiz ve avukat@karacanta.av.tr e-posta adreslerimiz üzerinden avukatlarımıza soru yöneltip miras süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile miras davası ücret ve masrafları konusunda ücretsiz ön bilgi alabilirsiniz. “vasiyet konusunda hukuki destek almak ve avukat arayışlarınızda bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Miras Hukuku

Tenkis

Hukukumuzda vefat eden kişinin miras payının tamamını tasarruf etme hakkı yoktur. Türk Medeni Hukuku mirasçıları korumaktadır. Saklı paylı mirasçılar, saklı payları ihlal edilmesi sonucu tenkis davası ile murisin saklı paylarını ihlal eden tasarruflarının iptalini sağlayabilirler.

Saklı Paylı Mirasçılar Ve Saklı Pay Oranları

TMK MADDE 506

Saklı Pay Aşağıdaki Oranlardan İbarettir:

  • Altsoy yasal miras payının 1/2’si kadar
  • Ana ve babadan her biri için yasal miras payının 1/4’ü kadar
  • Sağ kalan eş için, 

Altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı.
Diğer hallerde yasal miras payının 3/4’ü kadar.

Miras Bırakanın Tasarruf Oranının Belirlenmesi

Miras bırakan yukarıda belirttiğimiz kişilerin saklı payları oranlarının dışında kalan terekeyi serbestçe tasarruf edebilirler.

Terekenin Belirlenmesi

Terekenin içinde aktif değerler ve pasif değerler birlikte mevcuttur. Yani bunlar terekeye eklenecek ve çıkarılacak değerlerdir. Bunlar;

Tereke AktifleriCenaze Giderleri
Tereke Borçları
Tedbir Masrafları
Birlikte Yaşayanların Üç Aylık Geçim Giderleri
+Sağlararası Karşılıksız Kazandırmalar
(Denkleştirmeye Tabi Kazandırmalar)
(Tenkise Tabi Sağlararası Kazandırmalar)
(Hayat Sigortası Satınalım Bedeli)

Tenkis Hesabı

Türk Medeni Kanunu m.565 tenkise tabi sağlararası kazandırmaları şu şekilde sıralamıştır;

  1. Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
  2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
  3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
  4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.

Bu hesaplama sonucunda miras bırakanın terekesi bulunur ve yukarıda belirttiğimiz saklı pay oranları da terekeden düşüldükten sonra mirasçının tereke üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği miktar ortaya çıkar.

Tenkiste Sıra

Yukarıdaki hesaplamaya göre mirasbırakanın tasarruflarının saklı payları ihlal etmesi halinde tenkis gerçekleştirilecektir. Tenkiste sıra ise Türk Medeni Kanunu m.570’te düzenlenmiştir. Buna göre tenkis;

  1. İlk olarak ölüme bağlı tasarruflardan, her birinden orantılı olarak
  2. İkinci olarak sağlararası tasarruflardan, en yeni tarihliden en eskiye doğru
  3. Üçüncü olarak kamuya yararlı ölüme bağlı tasarruflardan, her birinden orantılı olarak,
  4. Dördüncü olarak kamuya yararlı sağlararası kazandırmalardan, en yeni tarihliden eskiye doğru

Şeklindeki sırayla, saklı paylı mirasçılar paylarını alana kadar gerçekleştirilecektir. 

Tenkis Davasında Hak Düşürücü Süre, Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tenkis davasında hak düşürücü süreler özel olarak düzenlenmiştir. Buna göre; 

  • Mirasçılar saklı paylarının zedelendiğini öğrendikten itibaren bir yıl içinde tenkis davası açmalıdırlar. Aksi halde bu süreden itibaren tenkis davası açma hakları düşecektir. 
  • Bununla birlikte her halde mirasbırakanın ölümü tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle tenkis davası açma hakkı düşecektir. 
  • Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olmakla birlikte yetkili mahkeme ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesidir.

Tenkis Davası Harç

Tenkis davasında harç; davaya esas değer yukarıda belirttiğimiz aktif ve pasif giderler hesaplandıktan sonra ortaya çıkan tereke üzerinden belirlenir. Ancak bunu belirlemek her zaman kolay olmayabilir. Çoğu durumda bilirkişilerce hesaplanan terekeden davaya esas değer ortaya çıkar. Bu nedenle tenkis davası ilk açıldığı zaman dava esas değeri düşük olarak gösterilir daha sonra bilirkişilerce hesaplamalar sonucuna göre dava esas değeri arttırılır.

Karaçanta Avukatlık ve Hukuk Bürosu – izmir avukat

Miras hukuku, ağırlıklı olarak çalışma alanlarımız arasındadır. İzmir’de miras davalarına baktığımız ve edindiğimiz tecrübeyi güncel hukuki mevzuatla birleştirerek miras statünüzün / haklarınızın belirlenmesi ile miras davası sırasında en iyi şekilde temsil edilmeniz hususunda gerekli hukuki desteği vermekteyiz. izmir miras avukatı arayışınızda, miras hukuku ile ilgili olarak, internet sitemiz ve avukat@karacanta.av.tr e-posta adreslerimiz üzerinden avukatlarımıza soru yöneltip miras süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile miras davası ücret ve masrafları konusunda ücretsiz ön bilgi alabilirsiniz. “tenkis davası” konusunda hukuki destek almak ve avukat arayışlarınızda bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Miras Hukuku

Tapu iptali ve Tescili Davası

Tapu iptali ve tescili davasına dair ön bilgi;

Tescil

Tescil, tapu kütüğünde taşınmaza ait sayfaya mülkiyet hakkı başta olmak üzere diğer ayni hakların da yazılması anlamına gelen bir ifadedir. Tescilin yapılabilmesi için iki şart gerekir:

  • Yetkili kişinin tescil talebinde bulunması,
  • Talepte bulunanın taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini ve tescil sebebini belgelendirmesi.

Tapu Tescil Davası

Taşınmazın olağanüstü zamanaşımıyla kazanıldığı hallerde kişi tescil davası yoluyla mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini ister.

Tescil davası, hazineye veya ilgili kamu tüzel kişilerine ya da varsa tapuda malik gözüken kişiye karşı açılır.

Dava taşınmazın bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılır.

Davanın konusu mahkemece bir defa gazetede ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde de 3 defa ilan olunur.

Son ilan tarihinden itibaren 3 ay içinde kimse itirazda bulunmazsa ya da yapılan itiraz yerinde görülmezse veya davacının iddiaları da kanıtlanırsa hakim, taşınmazın davacı adına tesciline karar verir. Aynı davada davalı veya itiraz edenler de birtakım deliller öne sürerek taşınmazın kendi adlarına tescil edilmesini isteyebilirler

Tapu İptali ve Tescili Davası

Tapu iptal ve tescil davası, tapudaki tescilin gerçeği yansıtmadığını, tescilin yolsuz olduğunu, kanuna ve usule aykırı olarak yapıldığı iddia edilen tapu kaydının düzeltilmesi için açılır.

Bu dava ile yolsuz ve hileli tesciller engellenir. 

Tescil yapılırken geçerli bir tescil sebebinin aranmasından kaynaklı olarak eğer tapuda malik gözüken kişinin eski malikten taşınmazı alırken aralarında yaptıkları sözleşme geçersiz ise tescil de yolsuz olacaktır.

Davayı açan kişi, tapuda haksız olarak malik gözüken kişinin tapusunun iptalini ve gerçek hak sahibi olan kendisinin adının tapuya tescilini ister.

Bu davada mahkeme hükmü kesinleşmeden icra edilemez.

Tapu İptal ve Tescil Davasının Açılabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Aşağıdaki durumların varlığı halinde tapu iptal ve tescil davası açılabilir:

  • Tapu kütüğünde haklı bir neden olmadan işlem yapılması,
  • Malik dışında başka bir kişi adına tescil yapılması,
  • İlgili taşınmazdaki tescilin değiştirilmiş olması,
  • İlgili tescilin tapu kütüğünden silinmiş olması,
  • Yapılan yolsuz tescil sonucu ayni hakkın zedelenmiş olması

Tapu kütüğünde bulunan yolsuz tescile karşı malikler ayrıca el atmanın önlenmesi ve istihkak davası da açabilir.

Tapu İptal ve Tescil Davasında Davalı

Dava, tapu kaydında haksız, yolsuz tescile neden olarak  taşınmazın sahibi olarak görünen kişiye karşı açılır. Eğer bu kişi ölmüşse dava mirasçılarına karşı açılır.

Tapu İptal ve Tescil Davasının Açılma Nedenleri

Tapu iptal ve tescil davası aşağıdaki nedenlerle açılabilir:

  • Hukuki ehliyetsizlik nedeniyle
  • Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle
  • Aile konutu nedeniyle
  • Ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle
  • Mirastan mal kaçırma(Muris muvazaası) nedeniyle

Hukuki Ehliyetsizlik Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası

Tapuda devir işlemi yapan herkesin ayırt etme gücüne ve fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Ayırt etme gücünden kasıt kişinin tapudaki işlem sırasında yaptığı işlemi, önemini kavrayabilecek durumda olmasıdır. Bunlara sahip olmayan kişinin tapuda yaptığı gayrimenkul satış  işlemleri ya da tapuda devir işlemleri için hukuki ehliyetsizlik nedeniyle dava açılabilir.Örneğin: 18 yaşını doldurmamış veya akıl hastalığı olan birisinin tapuda işlem yapması durumunda.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası

Günlük hayatta çoğu işte kişiler kendi işlerini yapması için başka bir kişiye hukuki boyutta yetki verirler. Yetki verilen bu kişi vekil, verilen yetki ise vekalettir. 

Vekil,  işlerini özenli ve vekalet verene karşı sadakatli bir şekilde yapmak zorundadır. Ayrıca vekil, görevlendirilmeden yaptığı işlemler için kendisi sorumlu olur. 

Eğer vekil kendisine böyle bir yetki verilmemişken, vekalet veren adına tapuda işlem yapıp, yolsuz tescile yol açarsa vekalet veren bu işleme karşı tapu iptal ve tescil davası açabilir. Örneğin vekil, tapuda devir işlemi gerçekleştirmiş ve vekalet verenin taşınmazını başka bir kişiye devredip o kişi adına tescil yapılmasına neden olmuş olabilir. 

Ancak eğer taşınmazı devralan bu kişi iyi niyetliyse, yani vekilin yetkisiz olduğunu bilmiyor ve bilmesine de olanak yoksa, kişinin iyi niyeti korunur ve tapu iptal ve tescil davası açılamaz.

Tapu İptali ve Tescil Davasında Süre:

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle açılacak dava herhangi bir zamanaşımına veya hak düşürücü süreye tabi değildir, her zaman açılabilir.

Aile Konutu Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası

Aile konutu, bütün ailenin yaşadığı ortak konuttur. Bu önemi yüzünden eşlerden biri diğerinin açık rızasını almadan aile konutunu başkasına devredemez, üzerinde ipotek kurduramaz ya da sınırlı ayni hak tesis edemez. 

Eğer eşlerden biri diğerinin izni olmadan konutu devretmişse bu tescil yolsuz olur ve diğer eş tapu iptal ve tescil davası açabilir. Ancak bu davanın açılabilmesi için daha önceden tapu, taşınmazın aile konutu olduğuna dair şerh koydurulmuş olması gerekir.

Bu şerhin koyulmadığı takdirde, konutu devralan kişi, aile konutunun diğer eşin izni olmadan devredildiğini bilmiyorsa yani iyi niyetliyse, kişinin iyi niyeti korunur yani dava açılamaz. Eğer devralan kişi bunları biliyorsa, tapuda şerh olmasa da dava açılabilir ve yolsuz tescil düzeltilir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedeniyle

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusu kişi, diğer tarafa ölünceye kadar bakmayı borçlanır ve karşılığında  bakılan kişi de malvarlığındaki taşınmazı veya taşınmazları bu kişiye devretme borcu altına girer. Tapuda yapılan bu devirden sonra taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranışlarından ötürü bu sözleşmenin devam etmesini istemiyorlarsa sözleşmeyi feshedebilirler. Bunun üzerine de tapu iptal ve tescil davası açabilirler.

Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası

Mirastan mal kaçırma, miras bırakan kişinin bazı mirasçılarına daha çok mal verip diğerlerini mirastan mahrum bırakmak istemeleri sebebiyle bu mirasçılarına mallarını devretmesi şeklinde gerçekleşir.

Kendisinden mal kaçırılan bütün mirasçılar bu devir işleminin geçersiz kılınması için tapu iptal ve tescil davası açabilirler.

Olağan Kazandırıcı Zamanaşımı Olması

Geçerli bir hukuki sebep olmasa da iyi niyetli şekilde tapu sicilinde 10 yıl boyunca kesintisiz ve davasız olarak malik olarak görünen kişi, 10 yılın sonunda taşınmazın mülkiyetini kazanır. Bu durumda yolsuz tescil sebebiyle tapu iptal ve tescil davası açılamaz.

Zamanaşımı Süresi

Bu dava mülkiyet hakkına dayanır ve bu yüzden herhangi bir süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir. Ancak yine de yolsuz bir tescil olduğunun öğrenilmesinden sonra kısa bir süre içinde açılmasında fayda vardır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tapu iptal ve tescil davası, taşınmazın bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılır. Bu mahkeme kesin yetkilidir, taraflar davanın başka bir mahkemede görülmesini kararlaştıramazlar. 

Karaçanta Avukatlık ve Hukuk Bürosu – izmir avukat

Miras hukuku, ağırlıklı olarak çalışma alanlarımız arasındadır. İzmir’de miras davalarına baktığımız ve edindiğimiz tecrübeyi güncel hukuki mevzuatla birleştirerek miras statünüzün / haklarınızın belirlenmesi ile miras davası sırasında en iyi şekilde temsil edilmeniz hususunda gerekli hukuki desteği vermekteyiz. izmir miras avukatı arayışınızda, miras hukuku ile ilgili olarak, internet sitemiz ve avukat@karacanta.av.tr e-posta adreslerimiz üzerinden avukatlarımıza soru yöneltebilir, miras süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile miras davası ücret ve masrafları konusunda ücretsiz ön bilgi alabilirsiniz. “tapu iptali ve tescili davası” konusunda hukuki destek almak ve avukat arayışlarınızda bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Miras Hukuku

Miras Davası ve Miras Hukuku – İzmir Miras Avukatı

Yasal miras paylaşımı nasıl yapılır?

Yasal miras paylaşımı miras bırakanın bir vasiyetname bırakıp bırakmamasına göre değişiklik göstermektedir. Ölümünden önce yasal şartlara uygun bir vasiyetname bırakan şahsın malvarlığı saklı paylara riayet etmek kaydıyla vasiyetnamesinde belirttiği şekilde paylaştırılır. Ancak ölmeden önce vasiyetname düzenlemeyen bir kişinin mirası eşinin hayatta olup olmamasına göre farklı şekilde paylaştırılmasını sağlayacaktır. Miras bırakanın eşi hayatta ise ve alt soy yani vefat edenin çocukları ile birlikte mirasçı olursa mirasın 1 / 4 sağ kalan eşe ait olacak ve kalan 3 / 4 çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. Sağ kalan eş miras bırakanın annesi ve babası ile birlikte mirasçı olursa mirasın yarısı sağ kalan eşinin kalan yarısı da miras bırakanın annesi ve babası arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. Sağ kalan eş miras bırakanın büyükannesi ve büyükbabası ile birlikte mirasçı olursa mirasın 3/4’ü sağ kalan eşe verilir ve kalan 1/4 te miras bırakanın büyük anne ve büyük babaları arasında eşit olarak paylaştırılır.  Eğer miras bırakanın eşi hayatta değil ise miras alt soy varsa alt soy arasında alt soy yoksa üst soy arasında eşit olarak paylaştırılır. izmir miras avukatı arayışlarınızda bizimle iletişime geçmek için tıklayınız.

Vasiyetname yoksa mal paylaşımı nasıl yapılır?

Miras bırakanın vasiyetname bırakmaması halinde mirasçılar için miras paylaşımı eşin hayatta olup olmamasına göre değişiklik göstermektedir. Ancak bunun da öncesinde miras bırakanın ölüme bağlı sözleşme akdedip akdetmediği araştırılır. Eğer ortada atanmış bir mirasçı yok ise miras paylaşımına geçilebilir. Burada sağ kalan eş ile alt soy birlikte mirasçılar ise mirasın dörtte birini sağ kalan eş kalan payı ise alt soy yanı çocuk ve torunlar aralarında eşit olarak paylaşırlar. Sağ kalan eş müteveffanın anne ve babası ile birlikte mirasçı olursa bu defa mirasın 1/2’si eşin kalan 1/2’si de anne baba ve onların alt soyu arasında eşit olarak paylaştırılır. Sağ kalan eş büyük anne ve büyük baba zümresi ile mirasçı olarsa bu defa mirasın 3/4 ünü alır. Kalan payda bu zümre arasında eşit olarak paylaştırılır.

Mirastan kimler pay alabilir?

Türk Hukuk sistemi içerisinde mirastan pay alacak kişiler belirlenirken zümre sistemi esas alınmıştır. Bu zümre sistemi içerisinde 3. Zümreye kadar olan akrabalar miras bırakanın mirasından pay alabilirler.  Bu zümre sistemi içerisinde 1. Zümre miras bırakanın alt soyudur. Yani miras bırakanın çocukları ile torunları 1. Zümreyi oluşturur. Miras bırakanın annesi-babası ve kardeşleri ile yeğenleri 2. Zümreyi oluşturmaktadır. 3. Zümre ise miras bırakanın büyükanneleri büyükbabaları amca, dayı, hala ve teyze gibi akrabalardan oluşur. İşte miras bırakanın mirasından bu 3 zümrede olan mirasçılar pay alabilirler. Bunun dışında kalan kimseler mirastan pay alamazlar. Bu yasal mirasçılar dışında bir de kan bağı olmayan kimseler bir vasiyetname ile mirastan pay alabilirler. Bu durumun gerçekleşmesi için miras bırakanın vasiyetname düzenlemesi şarttır. Zümreler arasında kanuni bir sıra vardır. 1. Zümreden mirasçılar hayatta ise 2. Zümreden kimse hak iddia edemez. izmir miras avukatı arayışlarınızda bizimle iletişime geçmek için tıklayınız.

Mirasta saklı pay ne demektir?

Türk Hukuku miras bırakanın malvarlığı üzerinde vasiyetname veya başka bir ölüme bağlı tasarrufla istediği gibi devirler yapmasını engellemeye çalışmıştır. Miras bırakanın bir kısım mirasçılarının miras üzerinde saklı payı bulunmaktadır. Yani miras bırakan malvarlığı üzerinde saklı paylara dokunmamak kaydıyla dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Ancak saklı pay denilen oranları mirastan çıkarılma hariç olmak üzere başkasına devredemez. Devretmesi halinde saklı paylı mirasçılar dava açarak bu devirleri iptal ettirebilirler.

Mirasta saklı paylı mirasçı kime denir?

Saklı paylı mirasçıların kimler olduğu Türk Medeni Kanunu’nda açıkça belirtilmiştir. Buna göre miras bırakanın sağ kalan eş, çocukları, torunları ve anne ve babası saklı paylı mirasçılardır. Miras bırakanın alt soyunun saklı payı yasal miras payının yarısı, miras bırakanın anne ve babasının saklı payı yasal miras payının 1/4′ ü, sağ kalan eşin saklı payı ise anne baba veya alt soy ile birlikte mirasçı olursa yasal miras payının tamamı diğer hallerde ise yasal miras payının 3/4’üdür. Miras bırakanın kardeşlerinin miras üzerinde saklı payı 2007 yılında yapılan kanun değişikliği ile kaldırılmıştır. izmir miras avukatı arayışlarınızda bizimle iletişime geçmek için tıklayınız.

Mirasçılıktan çıkarma nasıl yapılır?

Saklı paylı mirasçıların Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen bir takım hareketlerde bulunmaları halinde miras bırakan tarafından mirastan çıkarılabilirler. Kanuna göre saklı paylı mirasçılar miras bırakana veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlerse veya miras bırakana veya miras bırakanın aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan ödevlerini yerine getirmez ise miras bırakan tarafından mirasçılıktan çıkarılabilir. Mirastan çıkarılan saklı paylı mirasçı mirastan pay alamayacağı gibi tenkis davası da açamaz. Mirasçılıktan çıkarılan bu saklı paylı mirasçının payı alt soyu var ise ona geçer alts oy yok ise diğer mirasçılar arasında eşit oranda paylaştırılır. Miras bırakan mirastan çıkarma sebebini açıkça belirtmelidir. Aksi halde çıkarma işlemi geçersiz olur.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi nasıl yapılır?

Miras bırakan ölmeden önce yapacağı bir sözleşme ile bir malvarlığı değerine ölünceye kadar bakması koşulu ile 3. Kişiye devredebilir. Bu 3. kişi yasal mirasçı olabileceği gibi atanmış mirasçı da olabilir. Bu sözleşme ile miras bırakan bir malvarlığı değerini bakım borçlusuna devretme bakım borçlusu ise miras bırakana ölünceye kadar bakma borcu altına girer. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi resmi şekilde düzenlenmek zorundadır. Miras bırakan 2 tanık eşliğinde noter veya sulh hukuk hakimine başvurarak sözleşmeyi düzenletebilirler. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi bu şekil şartlarına uyulmaması halinde geçersiz hale gelir.

Reddi miras nedir?

Mirasçılar kimi zaman miras bırakan ile aralarındaki kişisel husumetlerden dolayı, kimi zamanda miras bırakanın malvarlığının borca batık olmasından dolayı kalacak mirası istemeyebiliyorlar. Bu doğrultuda yasal ve atanmış mirasçılara kanun mirası reddetme hakkı tanımıştır. Mirasçılar miras bırakanın ölümü ile birlikte mirasçı olduklarını öğrendikleri tarihten itibaren 3 ay içerisinde mirası reddedebilirler. Bu red beyanı yazılı veya sözlü olarak sulh hukuk hakimine yapılmalıdır. Aksi halde geçersiz olur. Ancak eğer miras bırakanın malvarlığı borca batık ise bu defa mirasçıların irade beyanına lüzum kalmadan otomatik olarak miras reddedilmiş sayılır. Ayrıca miras en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddedilirse sulh hukuk hakimi mirası iflas hükümlerine göre tasfiye eder. Tasfiyenin ardından bir malvarlığı değeri kalmış ise miras reddetmemiş gibi mirasçılara verilir.

Mirasçılık belgesi nedir?

Miras bırakanın ölümü ile ardında kimlerin mirasçı olduğunu gösterir belgeye mirasçılık belgesi adı verilir. Mirasçılık belgesinin diğer adı veraset ilamıdır. Mirasçılık belgesinin çıkarılması için tek bir mirasçının dahi başvurusu yeterlidir. 2011 yılından önce mirasçılık belgesi (veraset ilamı) sadece sulh hukuk mahkemeleri tarafından verilebiliyorken yapılan bir kanun değişikliği ile noterlerde artık mirasçılık belgesi düzenleyebilmektedirler. Ancak mirasçılar arasında yabancı ülkede yaşayan veya yabancı ülke vatandaşı var ise noterler mirasçılık belgesi düzenlememektedir. Mirasçılık belgesini sadece yasal mirasçılar değil atanmış mirasçılarda talep edebilirler.

Mirasın reddi, dul ve yetim maaşı almaya engel midir?

Bir şahsın kendisine kalan mirası reddetmesi miras bırakandan kendisine kalan dul veya yetim aylığını almasına engel değildir. Çünkü miras bırakanın mirası ile mirasçıların hak kazandığı dul veya yetim aylıkları farklı hukuki gerekçelere bağlanmıştır. Dul ve yetim aylıkları miras bırakanın yıllar boyu devlete yatırdığı primler neticesinde alt soyu ve eşinin üzerinde doğan bir takım haklardır. Yani bu haklar miras bırakan üzerinde doğmadan doğrudan mirasçılar üzerinde doğmaktadır. Mahiyetlerindeki farklılık nedeniyle mirası reddetmek bu maaşları almaya engel teşkil etmez.

Miras bırakanın sağlığında yaptığı paylaştırmaya karşı ne yapılabilir?

Miras bırakan sağlığında yaptığı paylaşımlar ile saklı paylı mirasçılarının haklarını azaltmış veya yok etmiş ise bu saklı paylı mirasçılar tenkis davası adı verilen bir dava açarak bu paylaşımların kendileri ile alakalı kısmını iptal ettirebilirler. Burada saklı paylı mirasçı sadece saklı payına ilişkin durumu dava edebilir. Bunun dışında kalan oranlar üzerinde eğer paylaşım hukuka uygun ise müdahale edemez. Bu davayı mirasçı zararını öğrendikten itibaren 1 yıl her halükarda 10 yıl içerisinde açmalıdır.

Hangi durumlarda mirasçılıktan çıkarma davası açılabilir?

Kanuna göre saklı paylı mirasçılar miras bırakana veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlerse veya miras bırakana veya miras bırakanın aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan ödevlerini yerine getirmez ise miras bırakan tarafından mirasçılıktan çıkarılabilir.

Sağ kalan eşin miras hakkı nedir?

Miras bırakanın sağ kalan eşinin miras payı mirasçı olduğu zümreye göre değişiklik göstermektedir. Sağ kalan eş alt soy yani vefat edenin çocukları ile birlikte mirasçı olursa mirasın 1/4 sağ kalan eşe ait olacak ve kalan 3/4 çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. Sağ kalan eş miras bırakanın annesi ve babası ile birlikte mirasçı olur mirasın yarısı sağ kalan eşin kalan yarısı da miras bırakanın annesi ve babası arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. Sağ kalan eş miras bırakanın büyükannesi ve büyükbabası ile birlikte mirasçı olursa mirasın 3 / 4 ü sağ kalan eşe verilir ve kalan 1/4 te miras bırakanın büyük anne ve büyük babaları arasında eşit olarak paylaştırılır. izmir miras hukuku avukatı için bizimle iletişime geçmek için tıklayınız.

Vasiyetname nasıl hazırlanır?

Vasiyetnameler sözlü, el yazılı ve resmi şekilde olmak üzere 3 türlü hazırlanabilir. Sözlü vasiyetname ancak olağanüstü durumlarda ve başka bir vasiyet düzenleme ihtimalinin olmadığı anlarda hazırlanabilir. Uygulamada örneği neredeyse hiç yoktur.Mirasçı deprem, sel vb. gibi ölüm tehlikesinin yüksek olduğu durumlarda yanında bulunan 2 tanığa sözlü olarak vasiyette bulunur. Daha sonra bu sözlü vasiyet tanıklar tarafından yazıya geçirilir. Tanıklar yazıya geçirdikleri bu sözlü vasiyeti sulh hukuk hakimine teslim ederler.Bu vasiyetin geçerlik şartlarından bir diğeri de tanıkların okur yazar olmasıdır.

El yazılı vasiyet miras bırakan tarafından baştan sonra kendi el yazısıyla yazılan vasiyet türüdür. Bu vasiyet türünün bir mahkemeye sunulma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak tek şart baştan sonra el yazısı ile yazılması ve tarih atılmasıdır. Bu 2 şarttan biri dahi gerçekleşmez ise vasiyet geçersiz olur.

Resmi vasiyette kişinin okuma yazma bilip bilmemesine göre 2 şekilde yapılır. Okuma yazma bilenler tarafından hazırlanan resmi vasiyet notere veya sulh hukuk hakimliğine sunularak onaylanır. Bu onaylama işlemi tarih belirtilerek yapılmak zorundadır. Bu onayın ardından resmi vasiyet 2 tanık huzurunda tekrar okunur ve tanıkların imzası ile geçerli hale gelir. Okuma yazma bilmeyenlerin vasiyetnamesinde de miras bırakan taleplerin vasiyet memuruna bildirir. Memur bu doğrultuda bir vasiyet hazırlar ve tanıkların önünde miras bırakana okur. Miras bırakanın onaylaması ve memur ile tanıkların imzalaması ile vasiyet geçerli hale gelir.

Nikahsız eş ve evlilik dışı çocuk mirastan pay alabilir mi?

Miras bırakanın mirasından pay alabilmek için yasal veya atanmış mirasçı olmak gerekmektedir. Yasal mirasçılar miras bırakanın çocukları, eşi, anne ve babası, kardeşleri, büyükanne ve büyükbabaları ile onların çocuklarıdır. Bunlar dışında kalan nikahsız eş eğer atanmış mirasçı değil ise yani vasiyetname ile mirastan pay sahibi olacağı istenmemiş ise miras bırakana mirasçı olamaz. Evlilik dışı çocukların mirastan pay alabilmeleri için ise baba tarafından tanınmaları gerekmektedir. Tanınan çocuklar evlilik için doğmuş gibi mirastan pay alabilirler. Eğer çocuklar miras bırakan ölmeden önce tanınmamışlar ise miras bırakanın ölümünden sonra da bu doğrultuda bir dava açarak mirastan pay alabilirler.

izmir miras avukatı arayışlarınızda bizimle iletişime geçmek için tıklayınız. izmir avukat , izmir ünlü miras avukatları tüm hukuki problemlerinizde ve davalarınızda hukuki çözümlerimiz ile sizlerin yanınızdayız. izmir avukat ve hukuki danışmanlık hizmetlerimizi incelemek için tıklayınız.